Bana ilginç gelen bir sorunun cevabını
arıyordum. Altın, elmas vb. madenleri değerli kılan nadir bulunmaları ise,
kolaylıkla bulunabilen yüz yirmi milyon yıldır doğada var olan, dünyanın hemen hemen
her yerinde oluşabilen “BAL” tarih boyu neden bu kadar değerli olmuştur?
Mayalar’ın kutsal kitabı Popol Vuh’a göre: İlk arı, dünyanın merkezindeki bir
kovanda doğmuştur ve görevi, insanı kayıtsızlıktan ve bilgisizlikten
uyandırmaktır. İlginç… Belki insanı bilgisizlik ve kayıtsızlıktan
uyandıracak besin baldır. Olamaz mı?
26 Aralık 2016
11 Aralık 2016
Kültür Hapı Aralık'16
Bambaşka Diyarlara Yolculuk
Merhaba sevgili okur, bu hafta
sana önerimiz bir çocuk kitabı. Yalnız baştan uyaralım bu kitap senin bildiğin çocuk
kitaplarından değil. Yazar ne yazsa kitaplarında, karşımıza çıkıveriyor yıllar
sonra. Julnes Verne’nin (d. 8 Şubat 1828 – ö. 24 Mart 1905) ölümsüz eseri 80 Günde Devri Alem’i hepimiz
biliriz. Peki Dünyanın Merkezine Yolculuk’u daha önce duyanınız var mı?
Kitabın daha ilk sayfasından büyük bir gizemin içinde yer almaya hazır olun. Bu
macerada katman katman dünyanın merkezine gidiyoruz. Tabi yolculuk boyunca
Verne’nin dünyasındaki eşsiz fosilleşmiş canlılara merhaba demeyi unutmayın.
Kendinizi kah cennet gibi bir yerde huzur içinde kah bir canavarla girdiğiniz
korku dolu mücadelede bulabilirsiniz. Ancak ben okumakla yetinmem filmi
de olsaydı süper olurdu derseniz, siz değerli okurlarımız için filminin de olduğu
müjdesini verebiliriz. Lakin gönlümüz okumanızdan ve okutmanızdan yanadır.
3 Aralık 2016
Lütfen Yazıyı Bitirdikten Sonra Sifonu Çekiniz
(Bu yazı için fazla gizemli bir müzik oldu ama odaklanın ve boşluğun olmadığı bir dünyayı düşünmeye çalışın. Düşünün ki Uzay'ın büyüklüğünü hiç bilmeden yaşamışsınız.)
Bir bilim tarihi öğrencisiyseniz farklı disiplinlerden farklı konulardan pek çok konuyu bir arada görmeye alışmışsınızdır. Bazen bu farklı konular birbirini desteklerken bazıları da tamamen ayrı telden çalar. Siz ise hiçbirini unutmadan hepsine vakıf olmaya çalışırsınız ki bu da sizin hayatınıza biraz aksiyon katar. Mesela Yunan astronomisi işlerken bir anda hoca Yunan tıbbından örnek verebilir veya Mısır astronomisinden. Zooloji Tarihi'nde rastladığınız Câhız'ı Arap-İslam Edebiyatı Tarihi dersinde de selamlayabilirsiniz. Fakat en son karşılaştığım örnek hepsinden şaşırtıcıydı.
2 Aralık 2016
Bİr Kitap Dedektifi Üzerine
Sevgili bilim tarihi yolcuları; bu seferki yazımızda bir dedektifin enteresan ve yol gösterici hayatından bahsedeceğiz. Hepimizin sevdiği o filmlerden ve kitaplardan kalma dedektifçilik oyununun kahramanları gönlümüzde taht kurmuştur. Hem okumaya hem de izlemeye doyamadığımız Sherlock Holmes, çocukken kalbimizi fetheden Müfettiş Gadget, çizgi filmlerin zeki kadını olarak tanıdığımız Bayan Mallard’ın Maceraları ve dahası. Ama bu sefer alanında ilk ve tek olan bir dedektif ile tanışacaksınız.
13 Kasım 2016
Lotus Çiçeğinin Kalbi
4 Kasım 2016
Kültür hapı- Kasım'16
Bilim Tarihi
Alanında Önemli Kitaplardan: İslam Tıp Tarihi
Haberiniz
olsuuun…
Prof.
Dr. Ahmet Ağırakça’nın “İslâm Tıp Tarihi” üst başlığı ile ikinci
baskısını yapan kitabı raflarda! İlk
baskısı 2004 yapılan İslâm Tıp Tarihi kitabı yazarın ön sözünde belirttiği gibi ilk baskısından bu yana 12 yıl geçmesine rağmen Türkiye’deki Tıp Tarihi
alanında çalışmalarının yetersizliğinden dolayı, eski baskısı üzerinde bir değişiklik yapılmadan tekrar basılmıştır.
Eser,
İslam’dan önceki döneme dair Mısırlılar, Mezopotamyalılar, Hintliler ve son
olarak İslam tıbının en çok etkilendiği Grek tıbbı temsilcilerinden
Hippokrates, Dioskorides, Galenos gibi önemli isimlerden bahsederek başlamış,
daha sonra da Çin, Uygur ve Bizans tıp birikimine dair genel bilgiler
verilmiştir.
28 Ekim 2016
Büyüyünce Alim Olacağım! Belki de Filozof Olurum
Tarih boyunca toplumlar hem günlük hayatlarındaki pratik ihtiyaçları için hem de yaşadıkları evrenin düzenin anlamak için sorular sormuş ve bu sorulara dönemlerindeki bilgi seviyelerine göre de cevaplar vermişlerdir. Yani insan başlangıçtan beri ‘bilgi’ ile uğraşmıştır. Toplum içinde de her zaman diğer insanlardan daha fazla bilmek isteyen, bunun için daha fazla çalışıp uğraşan kişiler olmuştur. Dönemsel olarak ise bu kişilere farklı farklı isimler verilmiştir. Günümüz bilim tarihi araştırmalarında geçerli olan belli başlı sınıflandırmalar vardır. Bir konuyu incelerken kadim medeniyetlere ve bunlardan özellikle Greklere, İslam medeniyetine ve modern döneme yani günümüz dünyasına bakıyoruz.
20 Ekim 2016
Hangisi Daha Korkunç? Özlemek mi Trepanasyon mu?
9 Ekim 2016
Kültür Hapı- Ekim'16
Her ay
dikkatimizi çeken film, müzik, dergi ve kitaplardan bir derleme yaparak size
adeta bir kültür yumağı bir kültür hapı gibi sunalım istedik. Daha önce de
ağustos ayında benzer bir yazı yayımlamıştık. Bundan sonra bu formatta yazmak
istediğimiz yazıların ilkini okumaya buyurun :)
Klasik
Kitap: Sokrates'in Savunması
Platon ( M.Ö yaklaşık 428- M.Ö yaklaşık 348) : Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia’nın kurucusu ve hocası Sokrates’i konuşturduğu diyaloglarla felsefeyi yazıya en iyi aktarmış ustalardan biridir. Bu kitapta birbirini tamamlayan dört diyalog yer almaktadır.
İlk diyalog olan Euthyphron’da yargılanışının öncesi anlatılır ve dinsizlikle
suçlanan Sokrates’in inançları hakkında bilgi verilir. Sokrates’in
Savunması’nda ise yargı süreci anlatılmaktadır.
Kriton’da hüküm sonrası anlatılır, bir yurttaşın
saygı duyması gereken ilkleler tartışılır. Platon'un en şiirsel eserlerinden
biri olan Phaidon’daysa Sokrates’in son günü anlatılırken ruh hakkındaki
düşünceleri yansıtılmaktadır. (Kitabın arka kapak yazısıdır.)
Görüldüğü gibi eser Platon’un ağzından yazılmış bir eserdir. Bu sebeple metin bize Sokrates’in direkt düşüncelerini vermese de dolaylı olarak Platon ağzından düşüncelerini öğrenebiliyoruz. Ancak eser Sokrates'e yapılan suçlamalara karşı savunma amacıyla yazıldığı için, daha sonradan Sokrates’i haklı çıkarmak için eklemeler yapılmış olması çok büyük ihtimaldir. Zira o zamanlar Sokrates hakkında büyük suçlamalar vardı. Biz burada bölümlerden ilgi çeken Sokrates’in görüşlerini vermeye çalışacağız.
Dine
uygun olan nedir? sorusu Euthyphron ile tartışmasında gelişen bir sorudur. Bu
konuda Tanrıların sevdiği şey dine uygun sevmediği şey ise dine aykırı görüşünü
ortaya koymuştur. Peki, Tanrıların bütün hepsinin kabul etmesi mi gerekir bir
doğrunun olması için, bu konuda ise yine esnek cevaplar ile olaylara göre
değişeceği görüşünü savunur. Tanrılar sevdiği için mi bir şey doğru olur yoksa
doğru olduğu için mi Tanrılar sever? sorusunun tartışmasını da dindarlığın
gerekliliği tartışması takip eder. Sokrates’in Savunması bölümünde ise
kendisine yapılan suçlamalara cevap veren Sokrates, birçok konuya aydınlık getirmiştir.
Öğrencileri yoldan çıkardığı görüşünü birçok örnekler ile tartışan Sokrates
karşısında ki hâkimleri meşhur ‘at sineği’ benzetmesi ile suçlar ve yanlış yaptıklarını,
çağda yanlışları söyleyen birisinin olması gerektiğini söyler. Zaman zaman hâkimleri
hitabı ile aşağılamış ve tepki ile karşılanmıştır. Fakat bu kadar savunmaya
rağmen Sokrates yine de ölüme mahkûm edilmiştir. Aslında onuruna yediremediği için,
vatanını çok sevmesinden dolayı sürgüne gönderilmek yerine ölümü tercih etmiştir.
Bu şekilde ilkelerinden taviz vermeyeceğine inanmıştır. Sokrates’i ne kadar
ikna etmeye çalışsa da öğrencileri ve dostları o davasından vazgeçmemiştir. Kriton
ile gerçekleşen sohbeti ise yapılması gerekenler hakkında ve neden
kaçmadığını kaçmanın yanlışlığını anlatmaya çalışmıştır. Phaidon bölümün
ise ruh üzerine uzunca bir konuşma olmuştur. Bu bölüm sayesinde birçok ismin Sokrates’in
ölümünden önce yanında olduğunu ve bunların sorularını yanıtladığını görebilmekteyiz.
İnsanların beden hazzına düşkün oldukları ancak filozofların yani erdemli
yaşaması gerekenlerin ruhunu beslemesi gerektiğini söyler. Ruhun algılarını
körelten şeylerden ise uzak durulması gerektiğini söyler. Beden beşeri olandır,
ruh ise ilahi olandır görüşü ile beden yönetilmeye muhtaçken ruh yönetmeye ve
hükmetmeye sahiptir. Ruh göçü inancında zevke düşkün olanların
bedenlerinin hayvanların içine gireceğine inanılırdı. Ruhların hesap vereceğine
inancı da Sokrates’te gelişmişti. Bu sebeple ölçülü bir hayat yaşanması gerekmekteydi.
Henüz okumadıysanız milattan önceden beri bize seslenen Sokrates'e bir
kulak verin deriz.
Modern Kitap: Tüfek, Mikrop ve Çelik…
3 kelime ile insanlık tarihinin gelişimi.
Kitabı
okumaya başlar başlamaz kendinizi evet ya gerçekten neden böyle oldu diye
sorgulamaya hazır olun zira Diamond’da bu sorgulama sürecinde
hep yanıbaşınızda olacak! İnsanlar neden farklı kıtalarda farklı zamanlarda
gelişti? Avrupalılar üstün bir gelişim gösterirken, ilk yerleşim alanlarına çok
yakın olmalarına rağmen Afrikalılar neden geride kaldı? Tüfeğin,çeliğin ve
mikrobun savaşlardaki yeri neydi? Neden bu kadar
önemliydiler? Milletler arasındaki farklılık biyolojik miydi? Yerleşik hayata
geçmek mi avcılık yapmak mıydı doğru olandı? Diamond tüm bu soruları ve daha
fazlasını cevaplayarak zihin dünyamıza ışık tutuyor. Sadece bilimsel
olarak değil tarihi ve siyasi olarak da başyapıt niteliğindeki bu eser bu
haftaki kültür köşemizin baş tacı olmaktadır. Biraz uzun olması sebebiyle
okumaktan kaçınan arkadaşlar içinde belgeselinin de olduğunu söylemekte fayda
var :)
Film: Hekim
The
Physician filmi 2013 yılı ABD – Alman ortak yapımı olan filmde Emrah
Ermen** de oyuncu direktörlüğü yapmıştır.
Film
İbni Sina’nın öğrencisi üzerinden 11.yy dönemi Avrupa tıbbını ve İslam tıbbını
karşılaştırmaktadır. Ana karakterin annesinin ölümünü hissettiği halde engel
olamayışı ve buna sebep olanın dönemin tıp anlayışı ve bu tıbbın faydasız
yöntemlerinden ibaret olduğuna şahit olması, onu gerçek tıp arayışına itmiştir.
Yolculuğu sırasında bir Yahudi topluluğundan İbni Sina’nın üstün tıbbının
methini duyar. Onu İbni Sina’nın yanına götüren bu macerada yaşadığı her
aksilik azmini kuvvetlendirmiş ve bir nebze daha hedefe yakınlaştırmıştır.
İngiltere'den
İsfahan'a uzanan eğitim serüveninde Rob'un fedakarlıkları arasında ailesini,
hocasını, ülkesini geride bırakmak, dinini-adını gizlemek, döneminin tıp
anlayışının yasaklarını çiğnemek gibi birçok olay vardır.
Filmi
izlerken o dönemdeki Galenos dogmalığı, diseksiyona bakışı, salgın
hastalıklarda yapılan müdahaleleri daha çarpıcı şekilde görmek mümkün. Ayrıca
Zerdüşt, Müslüman ve Yahudilerin birbirleriyle olan iletişimini dönemin tarih
bilgisiyle bütünleştirdiğimizde tıp biliminin yaşadığı ve geliştiği İsfahan
daha iyi tanınmaktadır.
İyi
seyirler dileriz :)
MÜZİK: TARİHTEN
NOT(A)LAR
Bizler günümüzde nasıl müzik dinlemeyi önemli bir
yere koyuyorsak, yapılan araştırmalarda da insanoğlunun müziksiz bir hayatı
yaşamadığını fark ediyoruz. Geçmiş denilince ilk müzik nasıldı acaba diye merak
eder bulduk ekipçe kendimizi ve araştırmalarımıza başladık. Tarih bizi 3400
sene öncesine götürdü. Şu an Suriye'nin kuzeyinde bulunan eski Ugarit şehrinde
bulduk kendimizi.
20.
yüzyılda yapılan kazı çalışmalarında çivi yazısıyla yazılmış tabletlerde
dünyanın en eski müziğine erişmiş olduk. Bir “Hurri İlahisi”. Asuroloji
uzmanı Anne Kilmer yani Asur uzmanı yani çivi yazısı uzmanı olan araştırmacı bu
tabletler üzerinde çalışmış ve tabletin
üzerindeki işaretleri aşağıdaki resimde gözüktüğü üzere modern notalara
dönüştürdü.
Yeniden canlandırılan bu antik şarkıda midi klavye kullanıldı.
Aynı zamanda Lir enstrümanıyla hazırlanmış hali dünyaya
sunuldu.
Günümüzde ise Suriyeli bestekar Malek Jandali tarafından da
tekrardan uyarlanmıştır.
DERGİ:
İNSAN VE TOPLUM
Geçen ay
daha çok bilimsel yazılar içeren National Geograpic dergisinden bahsetmiştik.
İlgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Bu ay
ise daha çok sosyal ve toplumsal konuları ele alan akademik bir dergi olan
İnsan ve Toplum dergisinden bahsedeceğiz. İnsan ve Toplum dergisi, İLEM olarak
bilinen İlmi Etüdler Derneği tarafından çıkarılan, altı ayda bir yayımlanan
uluslararası ve hakemli bir dergidir. Yani okuyacağınız makale ve
değerlendirmelerin kalitesinden emin olabilirsiniz :) İnsan bir kez okumaya
başladı mı altı ayın geçmesini bekleyemiyor bizden söylemesi. Derginin
içeriğine http://insanvetoplum.org/ sitesinden
ulaşabilirsiniz. Benim son sayıda Ayşe Kılıç'ın İspanyol Engizisyonu
Karşısında Endülüs Müslümanları adlı makalesi ve Erdal Kurğan'ın Riyazetten
Modern Diyet Toplumuna: Kutsallık ve Hiçlik Arasında Beden makalesi ilgimi
çekti. Siz de dergiye göz atarsanız fikirlerinizi bizimle paylaşınız. İyi
okumalar.
KAYNAKÇA:
Images
from Ancient Times and Tablet Show:
EVIDENCE
OF HARMONY
IN
ANCIENT MUSIC
by
Robert Fink Greenwich Publishing
UGARİT
KIRALLARIN TARİHİ- Füruzan KINAL
www.youtube.com
http://bonpurloryan.com/
25 Eylül 2016
Bu Neyin Tarifi?
Heyyy! Orada mısın? Bugün seninle çok büyük bir sırrımı paylaşacağım biraz sabırlı olursan yazının sonunda bir tebessüm benden sana hediye :) Hadi başlayalım!
Sonsuz zenginlik,
ölümsüzlük iksiri, felsefe taşı, biraz gizem, biraz hayal, biraz gerçek tıpkı
Bilimin Öyküsü okuyucusu gibi… Bir ilim düşünün ki iksirler yapıp, elinizdeki
kıymetsiz şeylerden altınlar gümüşler üretmeye çalışsın hatta daha da ileri
gidip sonsuz hayat vaat etsin ama asıl amacı tüm ilimler gibi hakikati aramak olsun: Simya ilmine merhaba deyin dostlar .
Tarihine baktığımız zaman Simya ilmi ilk olarak İskenderiye’de ortaya çıkmış. İlk yazılan eserler ise
Mısırlı Zosimos (350-420) dedeye aittir. İslam dünyasına ise ilk kez Halid b.
Yezid ile girmiş, Cafer es-Sadık ile devam etmiş ve Cabir b. Hayyan ile zirveye
ulaşmıştır. Zirveye gelmişken birazcık soluklanıp Cabir b. Hayyan’ın zirvedeki
yolculuğuna göz atmakta fayda var.
13 Eylül 2016
Bilimin Sevdiği Karışıklık: Gökyüzü
Gece
gökyüzünü ne kadar sıklıkla izlersiniz? En son ne zaman muhteşem bir yıldız
manzarasıyla karşılaştınız? Ben en son harika bir yıldız manzarasıyla geçen ay Uludağ’ın zirvesinde, katıldığım bir
etkinlikte karşılaştım. Şehrin ışıklarından uzak olmamız sayesinde
sayamayacağım kadar çok yıldız tüm karmaşıklığıyla karşımdaydı. Daha sonra
etkinliğin organizatörleri bize bir bir yıldızları, gökyüzündeki konumlarını ve
görevlerini anlattılar. İşte o zaman tüm bu karışıklık anlam kazandı. Binlerce yıl önce de insanlar tıpkı benim gibi gökyüzüne hayran kalıyor,
inceleyip anlamak istiyorlardı. Bunun için yüzyıllarca farklı görevleri olan aletler yaptı ama biz bugün bu aletlerden dönemine göre en işlevsel ve gelişmiş olanını tanıtmaya çalışacağız. Peki, bilenler çoktan tahmin etmiştir belki. Evet konumuz: usturlap.
10 Eylül 2016
Mürekkep Neden Mürekkeb?
26 Ağustos 2016
Ağustos'16 Önerilerimiz
Bloğumuzun değerli okuyucuları toplanın toplanın! Ağustos ayı bitmek üzereyken biz ekip olarak bu ay okuduklarımızı, beğendiklerimizi ve hatta dinlediklerimizi sizlerle paylaşalım dedik. Henüz arkadaşlar arasında yapılan ''Ya bak bu kitabı okudum ufkum açıldı, bir göz at istersen.'' veya ''Şu şarkıyı duymuş muydun? Dün gece dinledim ilaç gibi geldi.'' gibi önermelerin dışına çıkıp kitap, müzik önermişliğimiz yok aslen. Bu yüzden bu kendimizi geliştirmeye çalıştığımız bu süreçte bir kusurumuz olursa eleştirilerinizi bekleriz.
İlk önerimiz National Geograpic dergisinin 'Genlere Müdahale' kapak konusuyla çıkan Ağustos 2016 sayısı. Tabi ki dergi reyonlarına geçerken bir göz atanlar bile yıllardır Türkiye'de raflarda olan National Geograpic dergisini biliyordur. Fakat bu sayının önemi derginin on yıllık arşivine ulaşabileceğiniz bir kod bulundurmasıydı. Her ne kadar eylül sayısının raflara gelmesine az bir süre kalmış olsa da bu sayıya hala ulaşabilir tek dergiyle on yıllık kuş vurabilirsiniz. Genel olarak insan ve hayvan genleri üzerinde son yıllarda yapılan araştırmaları inceleyen dergi ayrıca 'önce yok ettik, sonra ürettik, şimdi yeniden doğadalar' açıklamasıyla sevimli davranışlarıyla dünya genelinde büyük bir hayran kitlesi olan pandaların yaşam maceralarını ve Çin'in bu konudaki çalışmalarını aktarıyor. Eğer ben online araştırma yapmayı seviyorum diyorsanız buyurun derginin internet adresi tık tık.
20 Ağustos 2016
İstanbul'un Karmaşasında Kültürel Bir Soluklanma: Gülhane Parkı
Bizi İstanbul'dan okuyanlar az sonra benim gözümden okuyacakları Gülhane Parkı'nı defalarca ziyaret etmişlerdir belki de. Ben yine de İstanbul'da yaşadığı halde denizi bile görme fırsatı bulamamış insanlarımızın olduğunu göz önünde bulundurarak önce bir yer tarifi yapayım. Gülhane Parkı, Fatih'in Eminönü semtinde yer alır. Marmaray'ın Sirkeci durağının tramvay çıkışına çok yakındır. Osmanlı döneminde Topkapı'nın dış bahçesi olarak kullanılıyordu. Yani bir saray bahçesinde dolaştığınızı bilmenizi isterim. Tarihe tanıklığı bununla da kalmamış tarihimizde ilk demokratikleşme adımı olarak bilinen Tanzimat Fermanı burada okunmuştur. Bu sebeple fermana, Gülhane Hatt-ı Hümayunu da denir. Park ilk olarak 1912 yılında halka açılmıştır ve o zamandan beri çeşitli düzenlemeler geçirerek günümüze gelmiştir. Eee bu kadar emekten sonra bize de hakkıyla gezip, görüp, tanımak düşmez mi?
Beyazıt Sahaflar Çarşısı'ndan başladığınız Tarihi Yarımada gezinizde Ayasofya ve Sultanahmet'i de geçtikten sonra Eminönü'ne doğru yokuş aşağı sallandığınızda sağınızda kalır Gülhane Parkı. Girişinde ferahlatıcı bir manzara ile karşılaşırsınız.
16 Ağustos 2016
Deva-i Aşk
(Bak şimdi O'nu aklından böyle çıkaracağım. Güven sen doktoruna)
Aşk kelimesini duyunca hemen içine
bir ürperti mi geliyor? Ya da birisinin ismini duyunca elin ayağına mı
dolanıyor? Bir gülüp bir ağlıyor musun? Gece gündüz sevdiğin kişiyi mi
anıyorsun? En kötüsü de hıltın* mı bozuluyor? Evet açıklıyorum, maalesef sen aşk
hastalığına düşmüşsün. Geçmiş olsun. Birazdan klasik gelenekte aşk hastalığı
tedavisini vereceğim ama önce şu aşk hastalığı nedir bir bakalım. Formülü hemen
alacağım diye sakın yazının sonunu okuma önce hastalığı bilmek gerek. Derdini
anlatmayan derman bulamaz misali öncelikle derdimizi anlatalım ve anlayalım.
15 Ağustos 2016
İbn Sina ve Tıbbı Üzerine
‘İbn Sina’ olarak bilinen ama Batı
kaynaklarında daha çok ‘Avicenna’ ismi ile geçen ‘Şeyhül Reis’ yani ünlü İslam
tıp hekimi kimdir? Ayrıca bu adamı bu kadar meşhur yapan neydi? İbn Sina'nın dünya tıbbını bu kadar uzun süre etkilemesinin sebebi tabii ki sunduğu yeni
fikirler ve tıbbı sistemleştirdiği ünlü eseri ‘El-Kanun-fi’t-Tıbb’ adlı
eseri. Batı’da bilindiği adı ile ‘Canon’ adlı eserinde nelerden mi bahsediyor?
Nelerden bahsetmiyor ki…
Bloğumuza yolu düşenler, merhaba!
Biz bilime ve tarihine meraklı olan küçük bir öğrenci grubu olarak öğrendiğimiz bilgilerin sadece teorik olarak kalmasından ve günün birinde kimselere anlatamadan, kimseyi heyecanlandıramadan uçup gitmesinden korktuk ve bu yüzden somut bir adım atmak istedik. Bunun için de icat edilmiş araçların en kalıcı olanını, yazıyı kullanmaya karar verdik. Ne kadar çok şey anlatırsak o kadar çok şey anlamış oluruz diyerek ilk başta derslerimizde gördüğümüz ve ilgimizi çeken konuları daha sonra da ayrıca yaptığımız araştırmaları paylaşmayı düşünüyoruz. Aklınıza ''Ya şu konu çok ilginç biri ayrıntılı araştırsa tadından yenmez.’’ dediğiniz bir konu geliyorsa her zaman önerilerinize açığız. Bize @bilimleratlasi veya biliminoykusu@gmail.com adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Aynı zamanda ilgimizi çeken video ve fotoğrafları da paylaşmak istiyoruz. İlk videomuz müzikle bilimin ortak çalışması olsun o zaman :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)