Geçmiş, yaşadığı an ve
gelecek olarak üç zamana sahibiz. İnsan tarih ile geçmişi bilir, “gündelik
bilgi” ile anını bilir ve buna göre anın kıymetini artırır. Ana olan saygısı
da ancak bilmek ile mümkün olur. Peki ya gelecek? Geleceğe tarihte insan nasıl
bir bakış açısına sahipti ve bunun için neler yapmıştı buna bakalım.
“Bilgi güçtür” inancı ile insan,
‘doğru yaşamak’ düşüncesiyle kendisine hâkim olmaktan çok ötesine hâkim olmak
ister. Bu ise aynı anda geçmişe ve ana sahip olmaktan çok daha zordur. Geleceğe de
hâkim olmak isteyen insan dizginlemez merakını ve “evrene hâkim” olma içgüdüsü
ile tarihte astroloji bilimini geliştirmiştir. Bugün her ne kadar astroloji
bir bilim olarak kabul edilmese de tarihte birçok dinde, inançta ve düşünce
sisteminde bilim olarak kabul edilmiştir. Taş ile fal bakmaktan hayvan
kemikleri ile geleceği öngörme ‘ihtiyacı’ hiçbir zaman son bulmamıştır. Bugün
dahi modern bilimi kullanarak zamanda yolculuk denenmektedir. Peki, bu
düşüncenin temelinde ne var?
İnsan bu dünyaya hâkim olmak isteyen
varlıktır. Bu sebeple “yeryüzüne hâkim olmak için gökyüzüne hâkim olmak”
gerekir inancı ile tarihte rasathaneler inşa etmiştir. Bugün rasathaneler her
ne kadar bu anlamda kullanılmasa da tarihte en önemli amacı geleceği öngörmektir.
İslam Dünyası’ndaki Rasathanelere
Bir Bakış
Arapça rasad (gözetleme) ve Farsça hâne (ev) kelimeleriyle oluşan
rasad-hâne’nin Arapçası beytü’r-rasad’dır. Günümüz anlamıyla gözetleme
evleridir.
İlk rasathaneler başka
medeniyetlerde de olduğu gibi kişisel gözlemevlerinden oluşuyordu. Daha sonra bunlar tam
donanımlı rasathaneye geçişte önemli rol oynamıştır. En eski
gözlemlerin Ahmed b. Muhammed en-Nihâvendî (VII. yy) tarafından Cundişâpûr’da
yapıldığı ve gözlem sonuçlarının günümüze ulaşmayan ez-Zîcü’l-müştemil
adlı zîcinde (gökyüzü haritası) kullandığı belirtilir.
İlk sistematik rasathane
faaliyetleri İslam dünyasındadır. Sistemli ve sürekli olmasının yanında ilk
resmi rasathaneler Abbasi Halifesi Me’mûn (813-833) döneminde görülmektedir. Halife
Me’mûn tarafından yaptırılan Bağdat’taki Şemmâsiye ve Dımaşk’taki
Kâsiyûn, tespit edilen en eski devlet rasathaneleridir. Şemmâsiye daha
önce açılmıştır ve Bağdat’ta bulunan Beytülhikme ile koordineli bir şekilde
faaliyet gösterdiği, büyük çaplı gözlem araçlarına sahip olduğu bilinmektedir. Kâsiyûn
Rasathanesi’nin açılmasıyla çalışanlarını oraya gönderir ve zamanla önemi
azalır.
Kâsiyûn Rasathanesi’nde daha çok
güneş ve ayla ilgili gözlemler yapılmış, bunun yanı sıra yıldızların bulunduğu
konumlar tespit edilmiştir. Bu gözlemlerin sonuçlarını, Yahyâ b. Ebû Mansûr
el-Müneccim tarafından hazırlanan ve Zîc-i Şemmâsiyye olarak bilinen
eserde görmek mümkündür. Halife Me’mûn’un ölümüyle rasathaneye verilen önem
azalmıştır fakat birçok âlim çalışmalarını sürdürmüştür. Daha sonra IV. (X.) yüzyılda astronomiye büyük
ilgi duyan Büveyhî hükümdarlarından Şerefeddüvle (983-989), Bağdat’taki
sarayının bahçesine çok geniş ölçülü gözlem aletlerinin kullanıldığı büyük bir
rasathane yaptırmıştır.
Diğer bir önemli rasathane ise Selçuklu Sultanı Melikşah'ın 467 (1074-75) yılında Ömer Hayyam başkanlığında bir heyete kurdurduğu İsfahan Rasathanesi'nin İslam bilim tarihinde önemli bir yeri vardır. Bu rasathane Melikşah'ın vefatına kadar on sekiz yıl
faaliyetine devam etmiş ve Celali takvimi ile Zic-i Melikşâhi'nin
hazırlanmasına ortam oluşturmuştur.
2 Büyük Rasathane
İslam tarihinde 2 önemli rasathane bulunur. İlk tam teşkilatlı büyük
rasathane Merâga Rasathanesi olduğu söylenebilir. 657 (1259)
yılında
İlhanlı Hükümdarı Hülâgu tarafından Merâga'nın güneyindeki bir tepe üzerine
yaptırılan bu rasathane hükümdarın ikametine tahsis edilmiş bir köşk, cami, çok
zengin kütüphane ve çeşitli hizmet binalarıyla bir külliye halindeydi. İçinde,
geniş çaplı gözlem aletleri bulunan rasathanenin yöneticiliğini Nasîrüddîn-i
Tûsî üstlenmiş, onunla birlikte birçok astronom ve matematikçi çalışmıştır. Yeni gözlemler yaparak bir
zîc hazırlamak
için kurulan rasathanedeki gözlem ve hesap faaliyetleri on iki yıl devam etmiş ve 670 (1271) yılında Zic-i İlhânî meydana getirilmiştir.
İkinci büyük rasathane ise Semerkant Rasathanesi’dir. 823’te
(1420) büyük gözlem araçlarıyla şehrin yakınındaki bir tepenin üzerine, aynı
zamanda matematikçi ve astronom olan Timurlu Hükümdarı Uluğ Bey tarafından
kurulmuştur. Uluğ Bey, Kadızâde-i Rûmî ve Ali Kuçşu gibi astronomlarla burada
gözlem yapılmıştır.
Bu rasathane de 30 yıl boyunca düzenli gözlem yapılmıştır ve
Arapça, Farsça ve Türkçe olarak hazırlanan Zîc-i Uluğ Bey veya diğer adıyla
Zîc-î Gürgânî adlı eser ile ortaya konmuştur.
İstanbul’da Bir Rasathane
Takıyûddin er-Râsıd’ın önderliğinde Sultan III. Murad’ın
desteğiyle açılmış olan İstanbul’da İslam medeniyetinin son büyük rasathanesi
bulunmaktadır. 2 yılda tamamlanan bu rasathane hemen faaliyete geçmesine rağmen
çok uzun ömürlü olmamıştır. 986’te (1577) görülen bir kuyruklu yıldızla ilgili
talihsiz astrolojik yorum bahanesiyle toplumun bazı kesimlerinin gösterdiği
tepkiler yüzünden 988’de (1580) yıktırılmıştır.
Bu rasathane ile ilgili çeşitli görüşler halen varlığını
sürdürmektedir. Takıyûdddin’in siyasi bağlantılarından, gözlemlerden ve
rasathanenin yapısından dolayı Avrupalı Thcho Brahe’yi etkilediği görüşüne
kadar bir çok spekülasyon bulunmaktadır.
İnsanın gökyüzüne hâkim olma ihtiyacı görüldüğü gibi basit bir
arzu değildir. Bunun için sistemli ve uzun süreçli gözlemler yapmıştır. İslam
dünyasında gördüğümüz “gökyüzüne hâkim olan yeryüzüne hâkim” olabilir görüşü
sebebiyle de birçok rasathane inşa edilmiş ve zaman zaman burada yapılan
gözlemler ile savaşlar dahi açılmıştır. Yapılan gözlemlerde Sultan’ın başarısı
görülür ise veya yeni yerlerin fethi için ‘gökyüzü izin ve imkân’ veriyor ise
yeryüzünü fethe çıkılması mümkün olmuştur. Ayrıca şuna da değinmek gerekir;
İslam dünyasında rasathanelerin icat edilmesi için diğer bir sebepte kıblenin
belirlenmesi ve namaz vakitlerinin tayini konusu olmuştur.
Rasathane, bir inanç/düşünce ile insanın yaptıklarının
göstergesidir.
Yunus ARSLAN- FSMVÜ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder