Bizi twitter adresimizden de takip edeni okuyucularımız biliyorlardır. Artık blogumuza siz değerli okuyucularımızı misafir etmek istiyoruz. Bu sebeple bilim ve bilim tarihi alanında yazacağınız yazıları, kitap, film ve dergi değerlendirmelerinizi bilimleratlasi@gmail.com adresine bekleriz.
Değerli yazısı için ilk misafirimiz olan Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi PDR Bölümü öğrencisi Feyza Sezer'e teşekkür eder sizin de değerli yazılarınızı bekleriz.
Timaş yayınlarından ilk baskısı Ocak 2010 tarihinde çıkan, bugün Mart 2016 8.baskısı ile raflarda yer edinen bu kitap ; Sefer Turan'ın kaleminden Fuat Sezgin ile yapılan bir röportajı bizlere aktaran söyleşi niteliğinde bir kitaptır
Yazarının önsözünde "Bu kitabın hedefi, genç nesilleri böylesi önemli bir bilge insanla buluşturmak. Bu gerçekleşirse çalışma amacına ulaşmış demektir.'' sözleri ile kitabın yazılma gayesini ortaya koyduğu eserde; Prof. Sezgin'in önceleri mühendis olma sevdasındayken 1942 yılında İstanbul Üniversitesi'nde tanıştığı dünyanın gelmiş geçmiş en büyük oryantalisti kabul edilen Alman Hellmut Ritter ile tanışıp çok etkilenmesi, mühendislik dahil başka bir mesleğin peşinden koşmayı bırakıp yalnızca Ritter'in öğrencisi olmayı istemesi ile başlayan ve günümüze kadar gelen serüvenini anlatıyor.
Bilimde Müslümanlar'ın yerinin yanlış bilindiği, gerçeği öğrendiğinizde sizin de çok şaşıracağınız kıymetli Fuat Hocanın da dediği gibi bizi aşağılık kompleksinden kurtaracak pek çok bilgiyi içeren bu kitap, İslam Tarihi hakkında bir çok gerçeğe ışık tutuyor.
Yakınlarının 27 dil bildiğini söylediği ve günün 17 saatini çalışmaya ayırarak kendini bilime adayan Prof.Sezgin'in çalışma prensipleri, ilim öğrendiği hocaları, "Bu kitabı bir Türk yazamaz!" Sözlerine rağmen büyük emekler ile çıkardığı kitabı ve bunun gibi pek çok kişisel bilgiye de ulaşabileceğiniz bu kitap, okurken Fuat Hocanın sorulara verdiği samimi cevaplarla pek çok kez Fuat Sezgin ile kahvelerinizi alıp bilim üzerine derin bir sohbete koyulmuşsunuz hissini veriyor.
Prof.Sezgin'in sık sık vurguladığı bilimin insanların ortak malı olduğu fikri "Ben bilimlerin tekamül kanunu, bir nehre benzetiyorum. Nehir küçük kaynaklardan çıkıyor, yavaş yavaş çoğalıyor, bir eğimden aşağı süratle akıyor. Ovaya doğru hızla akıyor ve ovada hem genişliyor hem de sürati azalıyor. Sonra bir daha toplanıyor ve yeniden hız kazanıyor ve bu şekilde sürüp gidiyor. Bilimler, farklı insanların elinden geçerek, farklı kültür dünyalarından geçerek yavaş yavaş gelişiyor. Ve bugünkü haline geliyor." Sözleri ile kitapta yer bulurken bizler de Müslüman bilim adamlarının bu bilim nehrinde nerede olduğu sorusunun cevabını buluyor ve kıyaslamalı olarak İslam medeniyeti ve diğer medeniyetlerin bilime katkılarını incelemiş oluyoruz.
Kitabı okuyanlara bir de tavsiyem olacak. Kitapta da proje aşamasından son haline nasıl oluşturulduğu hakkında yer yer bahsedilen Gülhane Parkı içindeki has ahırlar binasında yer alan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'ni ziyaret etmenizin Müslüman bilim adamlarının bilim tarihine katkısını somut bir şekilde gözler önüne sereceğini bildiğim için kitabı okumanın müze ziyareti ile daha da anlam kazanacağı kanaatindeyim. Eğer yolunuz düşerse bu ziyareti gerçekleştirmenizi tavsiye ederim.
Sade ve anlaşılır bir dille kaleme alınan bu kitabın herkese hitap eden bir yanı olmakla birlikte bilim tarihi meraklılarına da ayrı bir zevk vereceği fikrindeyim. Önce bilim içinde İslam Medeniyetini bulup sonra tüm bu medeniyetler içinde insanın kendisini bulmasına ve insanlığa faydalı olmasının yollarına dair pek çok ipucu barındıran bu kitapta; bilimin doğuşundan medeniyetler arası aktarılışına ve geçmişin günümüze nasıl ışık tuttuğunu görmemizi sağlayan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder