25 Eylül 2016

Bu Neyin Tarifi?


     

    Heyyy! Orada mısın? Bugün seninle çok büyük bir sırrımı paylaşacağım biraz sabırlı olursan yazının sonunda bir tebessüm benden sana hediye :) Hadi başlayalım! 

      Sonsuz zenginlik, ölümsüzlük iksiri, felsefe taşı, biraz gizem, biraz hayal, biraz gerçek tıpkı Bilimin Öyküsü okuyucusu gibi… Bir ilim düşünün ki iksirler yapıp, elinizdeki kıymetsiz şeylerden altınlar gümüşler üretmeye çalışsın hatta daha da ileri gidip sonsuz hayat vaat etsin ama asıl amacı tüm ilimler gibi hakikati aramak olsun: Simya ilmine merhaba deyin dostlar .



      Tarihine baktığımız zaman Simya ilmi ilk olarak İskenderiye’de ortaya çıkmış. İlk yazılan eserler ise Mısırlı Zosimos (350-420) dedeye aittir. İslam dünyasına ise ilk kez Halid b. Yezid ile girmiş, Cafer es-Sadık ile devam etmiş ve Cabir b. Hayyan ile zirveye ulaşmıştır. Zirveye gelmişken birazcık soluklanıp Cabir b. Hayyan’ın zirvedeki yolculuğuna göz atmakta fayda var. 

      Nerede, ne zaman doğduğu tam olarak bilinmemekle birlikte Cabir b. Hayyan’ın Türk olduğu konusunda bir çok iddia bulunmaktadır. Ona göre dünyada  olan her şey semavi etkilerin tesiri ile gerçekleşmektedir ve kainat sayısal bir düzene bağlıdır.(kainatı sayısal bir düzene bağlamasından hepimiz Pisagorcu anlayışa sahip olduğunu şıp diye anladık.) Madenler üzerinde çalışan Cabir, tabiattaki her maddenin kükürt ve civanın farklı oranlarda semavi etkiler altında birleşmesiyle oluştuğunu düşünmekteydi. Yani madenlerdeki kükürt-civa oranı değiştirilirse ve uygun semavi etki oluşturulsa değersiz madenler değerli olan altına dönüştürülebilirdi. İşte tam bu noktada simyacıya düşen görev bu semavi etkileri kontrol ederek bu süreci hızlandırmaktı. Peki bu mümkün müdür? İksir maddesi ile mümkündür efendim. İksir mi o da ne?! İşin doğrusu bizim Cabir amcamız biraz olaya mistik hava katmak için kimyasal deneyi hızlandıran katalizör olarak adlandırdığımız maddelere iksir demiş.(iksir deyince daha bi' havalı oldu tabi :)). Tabi ki bu kadarcık gizem ona yetmemiş madenlerin kuruluk, yaşlık, sıcaklık ve soğukluk gibi özelliklerini 1:3:5:8 sayıları ile ilişkilendirmiş ve bu sayıları toplayarak 17 sayısına ulaşmıştır. Bide her elementte 7 güç ve her gücün 4 yoğunluk derecesi olduğunu söyleyip 7 ile 4 ü çarpmış ve 28 sayısını elde etmiştir. Bu elde ettiği sayıları da sihirli kutulara yerleştirmiştir. Bu sayede bütün tabii nesnelerin kataloğunu çıkarmıştır. bakınız sihirli kutular:  













      Tüm bunların yanında Cabir, tabiatı iyileştirmenin ve tabiatta bulunmayan canlıların yapılmasının mümkün olduğunu ileri sürmüştür. Hatta bu konuda yapay insan üretimi reçetesi bile vermiştir. Uzunca bir soluklanmanın ardından tekrar simya ilmine dönecek olursak İslam dünyasından sonra simya ilmi 12. yy da Batı dünyasına geçmiştir. Özellikle Ragor Bacon bu ilmi el üstünde tutmuştur. Lakin 13.yy’a gelindiğinde bu ilmin aslında bir ilim olmadığı görüşü Batı'da yankılanmıştır. O yüzyıllarda kilise form dönüşümlerinin mümkün olmayacağını iddia etmiş ve aksini söyleyeni aforoz etmiştir. 16.yy ’dan 20.yy ’a gelene kadar bu konuda çok çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır günümüzde de halen simyacıların vaatlerinin mümkün olup olmayacağı tartışılmaktadır. Yazının sonuna yaklaşırken büyük sırrımı sizlerle paylaşmanın vaktinin geldiğini düşünüyorum. 

        Evet çok kıymetli okuyucularım bendeniz sonsuz hayat iksirinin ve sınırsız zenginliğin reçetesini biliyorum. Sizleri daha fazla meraklandırmadan hemen formülü açıklıyorum: birazcık tebessüm, birazcık umut, birazcık inanç ve çokça SEVGİ… Mutlu kalın :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder