İnsanoğlunun doğayı gözlemleyerek ilk tedavi usullerini bulduğu, mesela hayvanların yaralarını yalayarak tedavi etmesi, birbirlerinin bitlerini ayıklaması ve kusturucu otlar yiyerek kendilerini iyileştirmeleri gibi hareketlerin insanlara yol gösterici olduğu düşünülür. Öte yandan bazı bilim adamları ise insanların hayvanlardan bir şey öğrenmediğini çünkü insanın zaten bir hayvan olduğunu savunurlar. Başka bilim adamları ise bu bilgilerin insana direk Tanrı tarafından verildiğini söylerler. Bilim adamları bu konuda farklı görüşeler belirtedursun biz asıl sorumuza gelelim ''Bu hastalıklar nereden geliyor ?''
Bu konuda da farklı görüşler ortaya çıkmıştır. İlk görüşe göre hastalıklarımız direk olarak doğadan gelmektedir. Bulutlar, nem, rüzgârlar ve kötü ajanlar hastalık sebebi olarak görülmekteydi.(Aha da size kötü ajanlar yazının tam bu kısmında pembe panter molası :)
Bu konuda da farklı görüşler ortaya çıkmıştır. İlk görüşe göre hastalıklarımız direk olarak doğadan gelmektedir. Bulutlar, nem, rüzgârlar ve kötü ajanlar hastalık sebebi olarak görülmekteydi.(Aha da size kötü ajanlar yazının tam bu kısmında pembe panter molası :)
İlk ajan maddemiz : Mizaç hıltı. Hava, su, toprak ve ateşten oluşan bu hılt dört unsur (ahlât-ı erbaa) olarak bilinen bir vücut suyudur.
Şimdi bir de böceklere bakalım sihiri büyüyü zaten siz biliyorsunuz. Böcek deyince hemen hepinizin aklına hamam böcekleri,karıncalar,çekirgele r geldi dimi lakin durum hiçte öyle değil o dönemlerde mikrobun ne olduğu henüz bilinmediği için gözle görünmeyen küçük canlılara böcek demişler. Bu ajan maddeler biraz bekleye dursun biz trepanasyon operasyonu nasıl yapılır ona bakalım zira bu ajanlardan tek kurtuluş yolumuz bu gözüküyor.
Prehistorik çağlarda, hastalıkların tedavisi, droglara(ilacın içindeki etken madde (naneli sudaki nane gibi düşünebiliriz), dualara, sihir ve muska gibi mistik araçlara dayanırdı. Zaman içerisinde tedavi usulleri gelişti ve ameliyatlar yapılmaya başlandı.İşte bu ameliyatlardan biri de trepanasyon olmuştu. Dünya üzerindeki birbirinden bağımsız birçok kültürde rastlanılan trepanasyon (trepanation) yönteminde kişiler canlıyken tedavi amaçlı kafataslarında delikler açılmaktaydı.
Şu anki fosil kaynaklarına göre bu yöntem 7000 yıl öncesinin yaygın bir tedaviydi. Fosillerin kafataslarındaki deliklerde iyileşme bulguları tespit edildiğinden, bu yöntemin insanlar canlıyken yapıldığını ve sonrasında hayatlarına devam ettiklerini kanıtlar nitelikteydi. Bu işlemin ölüler üzerine de uygulanmış olması ve kafatasından çıkarılan parçanın bir muska olarak kullanılmış olması bu işlemin bir dini ayin olabileceğini de göstermektedir. Bazı ilkel halklarda ise şeytan kovmak için büyü ile tedavi amacı gütmüş olma ihtimali bulunmaktadır.
Tabi ki bu insanlar sadece şeytanları ve cinleri kovmak için böyle ameliyatlar yapmıyorlardı. Mistik temellere dayanan trepanasyon oldukça ilerlemiş ve kırıkları tedavi etme veya kemik parçalarını çıkarma yöntemi içinde yapılmıştır. Ayrıca epilepsi nöbetleri, baş ağrıları, kafatası içindeki basıncı düşürmek ya da travma sonrası kan ve cerahat birikmesini önlemek içinde bu ameliyat yapılmaktaydı.
Şu anki fosil kaynaklarına göre bu yöntem 7000 yıl öncesinin yaygın bir tedaviydi. Fosillerin kafataslarındaki deliklerde iyileşme bulguları tespit edildiğinden, bu yöntemin insanlar canlıyken yapıldığını ve sonrasında hayatlarına devam ettiklerini kanıtlar nitelikteydi. Bu işlemin ölüler üzerine de uygulanmış olması ve kafatasından çıkarılan parçanın bir muska olarak kullanılmış olması bu işlemin bir dini ayin olabileceğini de göstermektedir. Bazı ilkel halklarda ise şeytan kovmak için büyü ile tedavi amacı gütmüş olma ihtimali bulunmaktadır.
Tabi ki bu insanlar sadece şeytanları ve cinleri kovmak için böyle ameliyatlar yapmıyorlardı. Mistik temellere dayanan trepanasyon oldukça ilerlemiş ve kırıkları tedavi etme veya kemik parçalarını çıkarma yöntemi içinde yapılmıştır. Ayrıca epilepsi nöbetleri, baş ağrıları, kafatası içindeki basıncı düşürmek ya da travma sonrası kan ve cerahat birikmesini önlemek içinde bu ameliyat yapılmaktaydı.
Son zamanlarda insanoğlunun kafasındaki kötü ajanların değişim geçirdiğine ve maalesef daha da zararlı hale geldiğine inanmaktayım zira artık trepanasyonun bile beynimdeki bu özleme faydası olmadığını anladım. Yazının sonuna gelirken aklımda sadece bir soru var ‘’ Kafamı canlı canlı deldirmek mi daha acı verici yoksa çok özlemek mı?’’ seçim sizin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder