12 Mart 2017

ALEMDE ALİM OLMAK!




Merhaba pek kıymetli Bilimin Öyküsü okurları,

İlkbaharın kuş yüreği kadar naif kalbimizi ısıttığı, kocaman kocaman ağaçların tomurcuklarını patlattığı, tabiatın yeniden canlandığı şu günlerde aklınızın öğrenmeye meraklı bir sincap kadar açık olmasını dilerim. Ruhunuzun çağlayanlardan boşalan sular gibi caddelere sokaklara sığmamasını dilerim. Hem kendi hem kalbi güzel insanlarla karşılaşmanızı dilerim. Tam da bu havalarda elinizde bilgisayarınız sakin bir bağ bahçe bulup oturduğunuzda belki de şans eseri okumaya başladığınız bu satırlarımda bir anlığına da olsa alim bir ruha rastlamanızı dilerim.


Tarihler 4 eylül 973’ü gösterdiğinde Harezm’in kas vilayetinde çağıl çağıl çağlayan Ceyhun Nehri'nin kıyısında yeryüzünden  meraklı gözleriyle gökyüzünü izleyen bir bebek dünyaya geldi. İşte bu bebek, ismi asırlarca anılacak büyük alim Ebü’r-Reyhân Muhammed b. Ahmed el-Bîrûnî’nin ta kendisiydi.  Anne, babasının kim olduğu hangi milliyetten olduğu tam olarak bilinmeyen Biruni kendi nisbesini şöyle dillendirmekteydi:

“Vallahi bilemiyorum nesebimi hakkınca
Çünkü dedemi doğru bilgiyle bilemiyorum
Babamı bilmiyorsam dedemi nasıl bilebilirim
Aslına bakarsan ben yaşlı ve edepsiz bir Ebû Leheb’im
Annem de bir hammaletü’l-hateb’di “

Sözlerinden de anlayacağımız üzere o, nesebinin ne olduğunu önemsemeyen ve bunun ötesine geçip ilim yapabilmeyi, alim olabilmeyi başarmış bir kişiydi. Ancak ne yazıktır ki bugün geldiğimiz noktada bu büyük alimi bir çok farklı millet sahiplenilmeye çalışılmakta ve yaptıklarından çok hangi milletten olduğu üzerinde durmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki, bilgi de onu tevarüs eden alimler de bütün insanlığındır. Ailesi hakkında çok bilgimiz olmayan Biruni’nin yine kendi kaleme aldığı metinlerden meraklı ve hareketli bir çocukluk geçirdiğini anlamaktayız. Çok küçük yaşlarda biraz da bu özelliklerinin etkisiyle Harezm sarayına girmeyi başaran Biruni, Ebu Nasr b. Irak’tan Batlamyus Astronomisini ve Öklid geometrisini okumuştur. İbn Irak dışında Abdüssamed b. Abdüssamed el-Hakîm’den de dersler almış ancak öğrenim hayatı oldukça kısa sürmüştür. Biruni kendi kendine yetiştirebilen bir alim olduğundan henüz 17 yaşında iken ilk eseri  el-Asarü’l-bakiye’yi kaleme almıştır. Yıllar boyunca 100’den fazla eser kaleme almış ve özellikle fizik, astronomi ve tıp alanlarında ön plana çıkmıştır. Her alimin yaptığı gibi şehir şehir gezmiş ilim öğrenmeye  ve öğretmeye kendini adamıştır. Gittiği ve ilim tevarüs ettiği şehirlerin başında ise Hindistan gelmektedir. Özellikle Sushutra Samhita (tıp alanında) ve Patanjali (roman) eserlerinin çevirisini yapması ülkesindeki bilgi düzeyini oldukça etkilemiştir.
            Bir başka pencereden Biruni’ye bakacak olursak onun günümüz bilimine oldukça yakın bir  bilim anlayışı olduğunu görürüz. Sadece deney ve gözlemlere dayanan bilgileri kabul etmesi, ilimde  söz sahibi olanların fikir hürriyetine sahip olması gerektiğine inanması, çağdaşlarına nazaran mistik öğelerden arındırılmış çalışmalar yapması onun bu bilimsel yönünü ispatlar niteliktedir. Çağdaşı İbn Sina’dan “fazıl delikanlı” olarak bahsederken , onunla farklı bilim anlayışları olduğunu da ortaya koymuştur. Genel olarak fizik ve astronomi alanlarındaki eserleriyle anılsa da o, Farmakoloji ve tıp alanlarında da oldukça başarılıydı. Nitekim hayatının son döneminde kaleme aldığı Kitab’üs Saydele eserinde basit drogları (hayvansal, mineral, bitkisel) farklı dillerde adlandırarak farmokoloji alanında önemli derecede gelişim sağlamıştır. Bu eserinden sonra “Eczacılığın Babası” olarak anılan Biruni, arkasında her dönem önemsenecek büyük bir bilgi birikimi bırakıp 10 ekim 1048 tarihinde Gazene şehrinde hayata gözlerini
kapamıştır.

            Bundan tam 950 yıl sonra hayatının minnet duygusuyla kaleme alınacağını bilmeden yaşamış bu büyük alemi bugün bu satırlarımda bir nebze de olsa sizlere anlatmaya çalıştım. Siz sevgili Bilimin Öyküsü huzurunda bu büyük alimi rahmet ve saygıyla anıyorum. Gökyüzüne ve yer yeryüzüne Biruni’nin kalbinden bakabilmeniz temennisi ile…

Not: Yaklaşık 11 dalda bilgisi bulunan Biruni sadece müzik alanıyla ilgilenmediğinden bu yazıda arka fon veremedim. Lakin Zeki Müren şarkılarının her yazıyla gittiğini belirtmeden edemem.

Not 2: Yazının sonunda kırlarda oturmaya devam edip ve çilekli süt içilmesi tavsiye edilir :)

 *Merve Gözüm- Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi-Bilim Tarihi Bölümü


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder