+Oğlumuz ne iş yapıyor?
-Efendim ben bilimleri, yazıyı bulan adamım.
+Gece gece icat çıkarma başımıza, bilim karın
doyurmuyor, paradan haber ver sen.
Ve HERMES ağlayarak odadan çıkar…
Bu yazımda gözü yaşlı Hermes’in aslında ne kadar
önemli bir kişilik olduğunu anlatacağım. Evet efendim kimdir bu Hermes? Ne iş
yapar?
Mısır’da Thoth, İbraniler’e göre Uhnuh, Budizm’de
Buda, Zerdüştlük’te Huşeng, Roma’da Mercurius ve nihayet Yunan kültüründeki
adıyla Hermes, saymış olduğum tüm kültürlerde üç ortak özellikle anlatılmıştır.
İlk olarak garip bir şekilde Nuh tufanıyla beraber anılması oldukça dikkat
çekicidir. Hayatından bahsedilirken tufandan önce veya sonra gibi tarihsel
ayrım yapılmaktadır. İkincisi, bu kültürlerde bilgili, seçkin, nebi veya veli
bir kişiliğe bürünmüştür. Son olarak tüm kültürlere göre ölmeyip, yüce bir
makama yükseldiği kabulü vardır ve bence en ilginç olanı budur. Efsanevi
rivayetlere göre yeryüzünde ilk mabet inşa edip, içerisinde Tanrıya ibadet
eden, tıp ilmi hakkında ilk konuşan, tufanın geleceğinden haber veren isimdir. Hikmetin
kaybolmasından korktuğu için de El-Barba ve Panopolis adlı piramitleri inşa
ettirerek kendinden sonra gelecekler için bütün ilimlerin formüllerini bu
piramitlerin iç duvarlarına kazıdığı rivayet edilir. Bundan dolayı duvar
yazıları (hierograph) ve Hermes kelimesi Arapçada üçgen anlamına gelen ‘ehram’
ile bağdaştırılır. Yazı tipinin sembolik olmasının sebebi ise hikmetin ehil
olmayan insanların eline geçmesine engel olmaktır. Bu özellikler doğal olarak
Hermes’i mitolojik veya yarı mitolojik saymak için yeterli olmuştur.
Eflatun geometri, aritmetik, yazı ve diğer bazı
ilimlerin kurucusu olarak Mısır tanrısı Thot’tan bahsetmiştir. Mısırlılarca üç
kere büyük ‘Aa Aa’ şeklinde ifade ettikleri mürşit, öğretmen anlamına gelen bu
isim, Grekler’de ‘Hermes Trismegistos’ olarak tercüme edilmiştir. Müslüman düşünürler ise ‘hikmet üçgeni’ adını
verdikleri bu oluşumu nübüvvet, hikmet ve hilafet kelimeleriyle bütünleştirip
Allah tarafından bu özelliklerin Hermes’e lütfedildiğini ifade
etmişlerdir. Bununla beraber bazı İslam
alimleri ise tek bir Hermes değil de farklı dönemlerde yaşamış olan 3 ayrı
Hermes’ten söz ederler. Üç Hermes Müslümanlarca Hz.Adem’den İslam’ın
peygamberine uzanan altın zincir halkaları olan birer peygamber olarak tasavvur
edilir. İlk Hermes tufan öncesi peygamberlerinden Hz.İdris’i simgeler.
İkincisine Babili deniyordu. Tufandan sonra Mezopotamya'da yaşamış ve ilimleri
ihya etmişti. Üçüncüsü ise yine Mısır'da tufandan sonra yaşamış ve insanlara
birçok ilim ve sanat öğretmişti. İslam döneminde Hermetik felsefe ve
Müslümanların buluşması Şam ve Mısır’ın fethinden sonra olmuştur. İslam
alimleri Hermes’i hanif dine tabii saydıkları için yolundan gitmekte sakınca
görmemiş ve hatta Hermetik kültürden oldukça etkilenmişlerdir. İşraki filozoflar Hermes’i
yada İslam kültürüne göre İdris’i hikmetin kaynağı ve filozofların, bilgelerin
ilki saymışlardır.
Lakabı ise ‘filozofların babası’dır. Aslında Hermetik düşünce sistemi felsefenin İşrakileşmesini sağlamıştır demek
yanlış olmaz. Zira bu etkiyi İslam dil okullarından olan Basra ve Kufe’de dahil
görmekteyiz. Basra dil okulu Aristocu iken, Kufe Hermes ekolünü takip ediyordu. Müslümanlara
göre Hermes (ki burda 3 ayrı hermesten söz edilmekte) Simya, Astroloji,
Astronomi, Mimari, Tıp ve son olarak felsefenin de kurucusudur. Peki bizler
Hermes hakkında ki bu bilgilere nasıl ulaşıyoruz. Latincede Corpus bir nevi
bizde ki külliyat kavramıyla açıklanabilir. Biz yazara ait olan ve atfedilen
eserlerin tümüne Corpus denir. ‘Corpus Hermeticum’ ise Hermetik külliyatı ifade
etmektedir. Ortaçağ’da hatta Ortaçağ sonrasında Batı’nın Hermes hakkında sahip
olduğu bilgiler, doğrudan İskenderiye’den ziyade İslam kaynaklarından
gelmektedir. Arapça’daki Hermetik külliyat, Tabula smaragdina (Zümrüt Levha),
Tyana’lı Apollonius’un Sırr el-halikası, Kitab el-ıstamatıs ve Kitab el-habib’i
ihtiva etmektedir. Ayrıca ebu’Maşer, Sühreverdi, İbn Arabi gibi alimlerin
eserlerinde kayda değer bir Müslüman Hermetik literatür vardır. Batıda ise ilk
kilise babaları ve dini otoriteler bir çok yönden
Hermetik Külliyatı eserlerinde kullanıyorlardı. Hristiyanlığın M.S.
4.yüzyıldaki zaferlerinin ardından insanın ve kainatın mahiyeti hakkındaki
görüşleri zorla bastırılmaya başlandı. Ortaçağın başlarında Papalığın gücünün
artmasıyla resmî Hristiyanlığın dışında hiçbir şeyin kabul edilmemesiyle
Hermesçilik büyük saldırılara maruz kaldı ve yaklaşık dört yüz bin varak
elyazması tahrip edildi. Bugün
Batı’da Hermetik külliyat denilince akla simya, sihir, ve okült bilimler
anlamında avami bir Hermesçilik
gelmektedir. Neyse efendim gördüğünüz gibi Hermes hemen hemen bütün antik
kültürlerde oldukça geniş yer kaplamaktadır. Antik kültürleri bilmem ama benim
için yeri bambaşkadır Hermes Bey’in, çünkü Bilim Tarihi bölümüne başladığımda ilk
araştırdığım isimdir kendileri. Şimdilerde çevremdekilere Hermes deyince
akıllarına dünyaca ünlü giyim markası gelse de ben ona ‘Bilimi Bulan Adam’
diyorum. Ayrıca bak Hermes sana kız mı yok Mısırlılar, Grekler, İbraniler,
Zerdüştler, Müslümanlar, Romalılar hepsi seni benimsemiş durumda. Hermes
seviliyorsun unutma :) Tüm Trap severlere Hermes’in diyarından
gelsin bu şarkı.
*Sümeyye Baybara- Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Bilim Tarihi


Yazınız bilgi açısından doyurucu uslûp olarakta akıcı ve akılda kalır. Yazılarınızın devamını bekliyoruz. Başarılar ...
YanıtlaSilTebrikler başarılarınızın devamını dilerim. Gayet başarılı bir yazı olmuş.
YanıtlaSilFevkalade bir yazı dizisi olmuş. Hem sıkmıyor hem de bilgi verme yolculuğundan ayırmıyor bizi. Hermes'e ve onu bize anlatan size selam olsun üstadım ✋
YanıtlaSil