14 Şubat 2017

Bizim Hermes

+Oğlumuz ne iş yapıyor?
-Efendim ben bilimleri, yazıyı bulan adamım.
+Gece gece icat çıkarma başımıza, bilim karın doyurmuyor, paradan haber ver sen.
Ve HERMES ağlayarak odadan çıkar…
Bu yazımda gözü yaşlı Hermes’in aslında ne kadar önemli bir kişilik olduğunu anlatacağım. Evet efendim kimdir bu Hermes? Ne iş yapar?
      Mısır’da Thoth, İbraniler’e göre Uhnuh, Budizm’de Buda, Zerdüştlük’te Huşeng, Roma’da Mercurius ve nihayet Yunan kültüründeki adıyla Hermes, saymış olduğum tüm kültürlerde üç ortak özellikle anlatılmıştır. İlk olarak garip bir şekilde Nuh tufanıyla beraber anılması oldukça dikkat çekicidir. Hayatından bahsedilirken tufandan önce veya sonra gibi tarihsel ayrım yapılmaktadır. İkincisi, bu kültürlerde bilgili, seçkin, nebi veya veli bir kişiliğe bürünmüştür. Son olarak tüm kültürlere göre ölmeyip, yüce bir makama yükseldiği kabulü vardır ve bence en ilginç olanı budur. Efsanevi rivayetlere göre yeryüzünde ilk mabet inşa edip, içerisinde Tanrıya ibadet eden, tıp ilmi hakkında ilk konuşan, tufanın geleceğinden haber veren isimdir. Hikmetin kaybolmasından korktuğu için de El-Barba ve Panopolis adlı piramitleri inşa ettirerek kendinden sonra gelecekler için bütün ilimlerin formüllerini bu piramitlerin iç duvarlarına kazıdığı rivayet edilir. Bundan dolayı duvar yazıları (hierograph) ve Hermes kelimesi Arapçada üçgen anlamına gelen ‘ehram’ ile bağdaştırılır. Yazı tipinin sembolik olmasının sebebi ise hikmetin ehil olmayan insanların eline geçmesine engel olmaktır. Bu özellikler doğal olarak Hermes’i mitolojik veya yarı mitolojik saymak için yeterli olmuştur.

Eflatun geometri, aritmetik, yazı ve diğer bazı ilimlerin kurucusu olarak Mısır tanrısı Thot’tan bahsetmiştir. Mısırlılarca üç kere büyük ‘Aa Aa’ şeklinde ifade ettikleri mürşit, öğretmen anlamına gelen bu isim, Grekler’de ‘Hermes Trismegistos’ olarak tercüme edilmiştir.  Müslüman düşünürler ise ‘hikmet üçgeni’ adını verdikleri bu oluşumu nübüvvet, hikmet ve hilafet kelimeleriyle bütünleştirip Allah tarafından bu özelliklerin Hermes’e lütfedildiğini ifade etmişlerdir.  Bununla beraber bazı İslam alimleri ise tek bir Hermes değil de farklı dönemlerde yaşamış olan 3 ayrı Hermes’ten söz ederler. Üç Hermes Müslümanlarca Hz.Adem’den İslam’ın peygamberine uzanan altın zincir halkaları olan birer peygamber olarak tasavvur edilir. İlk Hermes tufan öncesi peygamberlerinden Hz.İdris’i simgeler. İkincisine Babili deniyordu. Tufandan sonra Mezopotamya'da yaşamış ve ilimleri ihya etmişti. Üçüncüsü ise yine Mısır'da tufandan sonra yaşamış ve insanlara birçok ilim ve sanat öğretmişti. İslam döneminde Hermetik felsefe ve Müslümanların buluşması Şam ve Mısır’ın fethinden sonra olmuştur. İslam alimleri Hermes’i hanif dine tabii saydıkları için yolundan gitmekte sakınca görmemiş ve hatta Hermetik kültürden oldukça etkilenmişlerdir. İşraki filozoflar Hermes’i yada İslam kültürüne göre İdris’i hikmetin kaynağı ve filozofların, bilgelerin ilki saymışlardır.
    




Lakabı ise ‘filozofların babası’dır. Aslında Hermetik düşünce sistemi felsefenin İşrakileşmesini sağlamıştır demek yanlış olmaz. Zira bu etkiyi İslam dil okullarından olan Basra ve Kufe’de dahil görmekteyiz. Basra dil okulu Aristocu iken, Kufe Hermes ekolünü takip ediyordu. Müslümanlara göre Hermes (ki burda 3 ayrı hermesten söz edilmekte) Simya, Astroloji, Astronomi, Mimari, Tıp ve son olarak felsefenin de kurucusudur. Peki bizler Hermes hakkında ki bu bilgilere nasıl ulaşıyoruz. Latincede Corpus bir nevi bizde ki külliyat kavramıyla açıklanabilir. Biz yazara ait olan ve atfedilen eserlerin tümüne Corpus denir. ‘Corpus Hermeticum’ ise Hermetik külliyatı ifade etmektedir. Ortaçağ’da hatta Ortaçağ sonrasında Batı’nın Hermes hakkında sahip olduğu bilgiler, doğrudan İskenderiye’den ziyade İslam kaynaklarından gelmektedir. Arapça’daki Hermetik külliyat, Tabula smaragdina (Zümrüt Levha), Tyana’lı Apollonius’un Sırr el-halikası, Kitab el-ıstamatıs ve Kitab el-habib’i ihtiva etmektedir. Ayrıca ebu’Maşer, Sühreverdi, İbn Arabi gibi alimlerin eserlerinde kayda değer bir Müslüman Hermetik literatür vardır. Batıda ise ilk kilise babaları ve dini otoriteler bir çok yönden Hermetik Külliyatı eserlerinde kullanıyorlardı. Hristiyanlığın M.S. 4.yüzyıldaki zaferlerinin ardından insanın ve kainatın mahiyeti hakkındaki görüşleri zorla bastırılmaya başlandı. Ortaçağın başlarında Papalığın gücünün artmasıyla resmî Hristiyanlığın dışında hiçbir şeyin kabul edilmemesiyle Hermesçilik büyük saldırılara maruz kaldı ve yaklaşık dört yüz bin varak elyazması tahrip edildi. Bugün Batı’da Hermetik külliyat denilince akla simya, sihir, ve okült bilimler anlamında avami bir  Hermesçilik gelmektedir. Neyse efendim gördüğünüz gibi Hermes hemen hemen bütün antik kültürlerde oldukça geniş yer kaplamaktadır. Antik kültürleri bilmem ama benim için yeri bambaşkadır Hermes Bey’in, çünkü  Bilim Tarihi bölümüne başladığımda ilk araştırdığım isimdir kendileri. Şimdilerde çevremdekilere Hermes deyince akıllarına dünyaca ünlü giyim markası gelse de ben ona ‘Bilimi Bulan Adam’ diyorum. Ayrıca bak Hermes sana kız mı yok Mısırlılar, Grekler, İbraniler, Zerdüştler, Müslümanlar, Romalılar hepsi seni benimsemiş durumda. Hermes seviliyorsun unutma :) Tüm Trap severlere Hermes’in diyarından gelsin bu şarkı.



*Sümeyye Baybara- Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Bilim Tarihi


3 yorum:

  1. Yazınız bilgi açısından doyurucu uslûp olarakta akıcı ve akılda kalır. Yazılarınızın devamını bekliyoruz. Başarılar ...

    YanıtlaSil
  2. Tebrikler başarılarınızın devamını dilerim. Gayet başarılı bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  3. Fevkalade bir yazı dizisi olmuş. Hem sıkmıyor hem de bilgi verme yolculuğundan ayırmıyor bizi. Hermes'e ve onu bize anlatan size selam olsun üstadım ✋

    YanıtlaSil