15 Şubat 2017

Tarih Bizi Nasıl Yazar?


      Bugün sizinle Fizik Tarihi dersimizde öğrendiğimiz iki hükümdardan bahsetmek istiyorum. Birini adı 21. yüzyılda bile bilim tarihini birazcık araştıran herkesin karşısına çıkar ve hayırla yâd edilir. Diğerinin ismini ise bugün ilk defa duydum ve tekrar yazabilmek için bile notlarımı kontrol etmem gerekti. Bahsettiğim ilk hükümdar 813-833 yılları arasında hüküm sürmüş olan Abbasi halifesi Me'mun. Küçük yaşlarından itibaren sarayda eğitim gören ve Arap dilinin inceliklerini öğrenen Me'mun döneminin değerli hocalarından da dersler almıştır. Kardeşi Emin ile yaşadıkları iktidar kavgaları ve çıkan isyanlar sebebiyle özellikle Bağdat çok yıpranmıştır fakat Me'mun hilafeti süresince Bağdat'ı ilim  ve kültür merkezi haline getirecek çalışmalar yapmıştır. Bunların başında da halife Cafer el-Mansur döneminde tercüme bürosu olarak temelleri atılan Beytü'l-Hikme (Hikmetler Evi)'nin geliştirilmesidir.
      Özellikle Yunanca eserlerin daha önceden Süryaniceye yapılan çevirileri Arapçaya çevrilerek oluşmaya başlayan İslam ilim dünyasına katkıda bulunmuştur. Sadece bir çeviri bürosu olarak kalmayan Beytü'l-Hikme aynı zamanda kütüphane ve kesin olmamakla beraber rasathane işlevi de görüyordu. Bizans'la hem savaşların arttığı hem de bürokratik ilişkilerin arttığı bu dönemde Bizans'a özel heyetler gönderilerek kiliselerin kütüphanelerinde muhafaza edilen kitaplar özel olarak seçilmiş ve çeviri için Bağdat'a getirilmiş. İslam Bilim Tarihi'ni araştırmaya başladığınızda karşınıza çıkacak ilk isimlerden olan Huneyn b. İshak, el-Kindi, Musa b. Harizmi gibi isimler Beytü'l-Hikme'de çalışarak kendilerinden sonrakilere muhteşem bir birikim bırakmışlar. Çevrilen eserler ise daha çok tıp, musiki, hendese (uygulamalı geometri) ve felsefe alanındaydı. Me'mun, seferler sırasında ele geçirdiği veya Kıbrıs ve Sicilya gibi komşu ülkelerden satın aldığı çok sayıda kıymetli eseri Beytü'l-Hikme'ye kazandırmıştır. Bu dönemde Grekçeden Arapçaya çevrilen eserlerin sayısı kırktan fazla olup bu iş için 300.000 dinar ödenmiştir. Bizans'tan getirilen eserler arasında Platon (Eflatun), Aristo, Hipokrat, Galenos (Calinus), Öklid (Euclides) ve Batlamyus gibi filozofların kitapları vardır. Bilim dünyasındaki bu canlanmadan sonra önemli kitaplara şerhler arka arkaya gelmiş ve belki de Me'mun'un da tahmin edebileceğinden daha çok çalışma yapılmış ve ilim serüveni fethedilen coğrafyalara da yayılmıştır.




      Filmi tam burada durdurup olayları birkaç yüzyıl ileriye saracağım. Endülüs fethedileli neredeyse üç yüz yıl olmuş Bağdat'ın ilim ve kültür hayatı buraya da taşınmış ve hatta coğrafyanın yerli halkının kültürüyle de hemhâl olarak bilim, sanat ve şiir konusunda kendi renklerini ortaya koymuştur. Bu sırada Emir el-Hakem insanları ilimle meşgul olmaya davet etmiş, komşu ülkelerden alimleri sarayında toplayarak ilim meclisleri düzenlemiş ve Mısır ve Bağdat gibi önemli şehirlerden ilginç bulduğu eserleri sarayının kütüphanesinde toplamıştı.  En azından ilime verilen destek konusunda her şeyin yolunda gittiği bu dönem el-Hakem vefat ettikten sonra sona eriyor. O öldükten sonra tahta henüz çok küçük yaşta olan oğlu geçiyor ve bundan sonra devlet kötü niyetli vezir Mansur b. Ebi Amir tarafından sömürülmeye başlanıyor. Devletin başına gelen pek çok kötü olaydan ilim çevreleri de kaçamıyor ve olan oluyor. Belli başlı tıp ve matematik kitapları dışında kalan özellikle dönemin din adamları tarafından sakıncalı olarak görülen felsefe kitapları yakılıyor ve devasa bir kütüphane yok oluyor. Bu bilgileri kitabından aldığım 11. yüzyıl alimlerinden Said el-Endelüsi, Mansur b. Ebi Amir'in bunu döneminin cahil halkının desteğini almak için yaptığını ve bu olaylardan sonra kimsenin uzun süre ilimlerle uğraşamadığını ve bilginlerin kendini saklamak zorunda kaldığını yazmış Tabakatu'l-Ümem adlı kitabında. Günümüze ulaşabilen kitaplar ise kaçan alimlerin yanlarında sakladıkları kitaplar ve tabii sonraki dönemlerde yaşanan karışıklıklardan ve haçlıların saldırıları sırasında toplanıp yakılmaktan da kurtulmaları gerekti. 
     Bunları öğrendikçe şunu düşünmeden edemiyorum. Bilim serüveni zalim hükümdarlara, kıyımlara, siyasi çekişmelere takılmasaydı neler öğrenirdik? Acaba neleri kaybettik ve tekrar aynı noktaya gelmek için ne kadar uğraştık? En önemlisi ne Me'mun biliyordu 2017 yılında bir akşam vakti bir öğrencinin kendisini araştıracağını ne de Mansur b. Ebi Amir. Belki ikisi de tarihe nasıl geçeceklerini düşünmeden yaşadılar. Peki tarih bizi nasıl yazar? Yüzyıllar hatta binyıllar sonra nasıl anılırız?
* Betül Kızılcık- Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Bilim Tarihi Bölümü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder